Seray Şahinler – Resim çizen, kapak tasarlayan, çeviri yapan yapay zekâ şimdi de kalemi eline alıyor ve romana el atıyor. Yapay zekâ destekli programlarla dilediğiniz konuda bir romana ya da öyküye imza atabilirsiniz. Daha önce ‘duygu yoksunluğu’ gerekçesiyle roman yazmasına ihtimal verilmeyen uygulamalar ‘kalıpları kırdı’. Yapay zekâ sadece birkaç yönlendirmeyle ve anahtar kelimeyle kusursuz metinler yazıp bunları duygu yüklü güzellemeleriyle süslemeyi başarıyor. Peki bu durum edebiyatın geleceğini nasıl etkileyecek? Milliyet’e konuşan yazar ve eleştirmenler yapay zekânın kusursuz metinlere imza attığını fakat geleceğinin belirsiz olduğunu kaydediyor. İşte yorumlar…
‘Benim üslubumu da kaptı’
Mario Levi, Yazar: Yapay zekâ gündemimizde olan bir konu. Olumlu anlamda şaşırtıcı diyebileceğim neticeler alınıyor. Bir öğrencim kendi üslubuyla bir hikâye yazdı ve “Mario Levi bunu yazsaydı nasıl yazardı?” diye yapay zekâya sordu. Baktık ki yapay zekâ benim üslubumu kapmış. “Puslu bir İstanbul sabahında, iki sevgili buluşmak üzereydi, deniz kenarında simitlerini yiyeceklerdi” şeklinde âdeta benim üslubumla yazılmış metinler geldi. Yapay zekâ aslında var olanları ve verileri değerlendiriyor. Ama eldeki verileri olmaksızın çok fazla bir şey yapamayacağı belli. Bir çeşit emekleme döneminde ama hızla büyüyor. Evet yapay zekâ bir Mario Levi romanı yazabilir, bu ihtimale açık kapı bırakıyorum fakat Mario Levi romanlarını bilmeden bunu yazamaz. Fakat bilimsel makaleler, kitap incelemeleri ve tezler söz konusu olduğunda tehlike büyük. Akademisyenler olarak bunu tartışıyoruz. Eğer bu yolu kesmezsek öğrencilerimize hep AA vermek zorunda kalacağız.
‘Ticari romanlardan farksız’
Asuman Kafaoğlu Büke, Eleştirmen, Yazar: Bu konuyu son zamanlarda çok düşünüyorum. Saint Pulcherie’nin düzenlediği, İstanbul’daki liselerin katıldığı Oğuz Atay Deneme Yarışması vardır. Ben de jürisindeyim. Her yıl gelen metinlerde -de ve da’lar yanlış olur, başka boyutlarda yanlışlar yazılır. Bu sene hepsi şüphelendirecek kadar düzgün şekilde geldi. Çocukları suçlamak istemem ama ellerinde böyle bir şey var. Hepsi metni “Son olarak şunu belirtmen isterim ki” diye bitirmiş. Bundan sonra gelen deneme metinlerine nasıl güveneceğiz? Roman konusunda ise günümüzde yazılanların yüzde 80’i zaten ticari romanlar. İnsanların yazmasıyla bilgisayarın yazması arasında bence hiçbir fark yok. Ama onun üzerindeki yüzde 20, edebiyatın döndüğü alan. Oraya da bilgisayarın girmesi çok zor. Ticari romanlarda hiçbir şey fark etmeyecek; okuduğumuz birçok şeyde zaten büyük bir yaratıcılık yok, bir şablon üzerinde kurulu polisiyeler, aşk romanları… Ama yapay zekâdan bir Dostoyevski bir Shakespeare çıkabilir mi zannetmiyorum…
‘Yarışı belki de ruh kazanır’
Canan Tan, Yazar: Neden olmasın? Çağımızın gelişen ve her zaman daha da ileriye evrilen konusu yapay zekâ, şimdiye kadar pek çok alanda yaşantımızı kolaylaştırdı ya da korkularımızı artırdı. Elbet çekincelerimiz var, yapay zekâdaki hızlı gelişim hemen her gün yeni bir tartışmayı beraberinde getiriyor. Resim ya da beste yapan işlemciler, tabii roman ya da hikâyeler de yazabilir. Geçenlerde bu teknoloji kullanılarak hazırlanan bazı görsellerde İstanbul’un sular altında kalması durumunda nasıl görünebileceğini gördük sosyal medyada. Mustafa Kemal Atatürk’ün sanki bugün çekilmiş gibi olan capcanlı fotoğraflarına da baktık. Şimdilik her şey iyi hoş ama roman ya da hikâye yazımında elbet ruh farkı olacaktır, yaşanmışlık farkı olacaktır, bir robotun elinden çıkan metinler ile aynı duyguyu verebileceğini düşünmüyorum. Ama her masal, her roman ya da her hikâye mutlu sonla bitmek zorunda değil, belki yapay zekânın edebiyatla olan yarışını ruh kazanır, bilinmez…
‘Distopyaya distopya ekliyor’
Ahmet Telli, Şair: Ben hâlâ kâğıt insanı olduğum için bu teknolojiyi bilmiyorum, ilgilenmedim. Ne olur, nasıl biter bilemiyorum. İnsan araca hâkimken aracın insana hâkim olması gibi bir durumla karşı karşıyayız. İnsanın genlerinde daima bir güdülme duygusu var. Hâkim olunacağı, tabi olacağı bir şeyler arıyor. Bu defa da eline kolay elde edeceği, iktidarına boyun eğeceği bir güç seçiyor. İnsanın varoluşuna, gelecek düşüne, gelecek yerine distopyaya bel bağlanan ve böylece içinde yaşadığımız toplumsal distopyaya bir distopya da buradan ekleneceği kanaatindeyim. İnsan kendi cehennemini daima yaratır. Bu alan da ona bir örnek.
‘Yazarların ilhamına yakınlaşacağına eminim’
Nermin Mollaoğlu, Edebiyat Ajanı Yapay zekâ uygulamaları geçmişteki verileri değerlendirip bir insanın tercihlerine göre girilen komutlar üzerinden analiz edip ‘eser’ ortaya çıkartıyorlar. Şimdilik! Yazarlar da elbette geçmişte yazılmış eserlerden besleniyorlar. Fakat ilham, insan özüyle şekillenen, sonucu sadece onun ilhamına bağlı biricik ‘eserler’ ortaya çıkıyor. Yapay zekânın yazarların ilhamına yakınlaşacağına eminim. Bunun süresini kestiremiyoruz. Bir edebiyat ajanı olarak şu an endişelenmiyorum. Yapay zekânın ‘ürettiği şiir ve romanın’ alıcısı elbette olacaktır. Bunun önünde duramayız. Nasıl bir yayıncı olduğumuz ne yayımladığımız değil, ne yayımlamadığımızla şekillenir.
‘Gerçeğin güzelliğini yakalayamaz’
Yapay zekâya yazdırdığımız Nâzım Hikmet’in ölümsüz destanı “Şeyh Bedrettin” ilhamlı şiiri ise okurlarımızın dikkatine sunuyoruz. Yapay zekâ bu şiiri yazdıktan sonra “Lütfen unutmayın ki bu bir yapay zekânın oluşturduğu metindir ve ‘Şeyh Bedrettin’in gerçek şiirlerinin derinliğini ve güzelliğini yakalayamaz. Gerçek edebi eserlerin tadını çıkarmak için bir insanın duygusal ve kültürel anlayışına ihtiyaç vardır” notunu da ekleyelim.
Döner döner dünya durmaz,
Yürür, yürür yol tükenmez.
Birlikteyken ayrılık olmaz,
Bedrettin’in sözü dinlenmez.
Bütün renkler tek renkte birleşir,
İnsan, insanla kardeştir.
Bedrettin’in yolunda yürürüz,
Hakikat aşkla güzelleşir.