MÜJDE IŞIL – Whitney Houston’ın hayatını anlatan, Kevin Macdonald imzalı “Whitney” ve Asif Kapadia’nın “Amy”si gibi bazı belgeseller çıtayı o kadar yükseltiyor ki, sonrasında aynı kişiler hakkında çekilen kurmaca dramlar o belgesellerin gölgesinde kalıyor. Houston’ın hayatı “I Wanna Dance With Somebody”de, Winehouse’un hayatı da “Back to Black”te anlatılırken kendilerinden önce yapılmış belgesellerin etkisine ulaşamıyor.
Asif Kapadia’nın tamamen arşiv görüntülerinden oluşan “Amy” belgeselinde 27 yaşında hayatını kaybeden Winehouse’un nasıl yok oluşa sürüklendiğini izlemiştik. ‘Genç bir bedende yaşlı bir ruh’ olarak tanımlanan Winehouse, hiç istemediği şöhret yolunu tırmanırken iki kişinin gazabına uğramıştı. Bunlardan biri, küçük yaşta evi terk eden babası Mitch’ti. Diğeri ise onu uyuşturucuya alıştıran sevgilisi Blake. Paragöz baba ve serseri sevgili, genç kadının hayatını dibe çekmek için yarışmıştı sanki.
‘Amy’ belgeseline zıt
Senaryosunu Matt Greenhalgh’ın yazdığı, Sam Taylor-Johnson’ın yönettiği “Back to Black” ise bambaşka bir bakış açısına sahip. Belgeselin aleyhine taraf alan Mitch Winehouse’un bu filmi kucaklaması boşuna değil. Zira filmde baba; kızından ilgisini esirgemeyen, onu yalnız bırakmayan, turnelere çıksın diye zorlamayan sevgi dolu, olgun bir insan. Blake ise kendini alemlere adamış bir bağımlıdan ziyade Amy’den uzak kalabilse başı hiç derde girmeyecek ortalama bir insan olarak gösteriliyor. Üstelik filmin yönetmeni bir kadın. Kadın bakışıyla böylesine hassas bir karakteri, çevresindeki onca iyi insana rağmen kendi sonunu kendi hazırlamış, adeta bir yok edici gibi resmetmek gerçekçi durmuyor. “Amy” belgeseline karşı Mitch ve Blake’in savunması sanki bu film.
Filmin bakış açısı ne kadar sorunluysa Winehouse’u canlandıran Marisa Abela’nın performansı da o denli başarılı. Amy’ye siması çok benzemese de şarkıların çoğunu kendi sesiyle söylemesi dikkate değer. Nick Cave ve Warren Ellis imzalı jenerik şarkısı da…
Sahneden perdeye
Cem Yılmaz’ın ardından bir sahne gösterisi daha perdeye geliyor. Müfit Can Saçıntı’nın beş yıldır sahnelediği “İtiraz Ediyorum” adlı tek kişilik gösterisi, 15 dakika eklenmiş uzun versiyonuyla ve “Sinemada İtiraz Ediyorum” ismiyle vizyona giriyor. Saçıntı, bu uzun versiyonun televizyon ya da dijital platformlarda yayınlanmayacağını, sadece perdede izlenebileceğini söylüyor.