Seray Şahinler – “Uzun bir hikâye mi şimdi bu / Susuşun tarazlanmış bir şafak / Yırtılan anların kıyısında…”
Ahmet Telli’nin hayattan damıttığı yeni şiirleri “Arkadaşlık Günleriydi” okurla buluştu. Şairin son dönemde farklı yerlerde yayımladığı şiirlerin buluştuğu kitap “Sen o zamanlar”, “Bu”, “Bir şiir eksik”, “Dörtlükler ve bir gazel” bölümlerinden oluşuyor. Her bölüm hem Telli’nin şiirlerinden hem şiir yolculuğundan izleri taşıyor ve bu yolculuğun sadık ‘arkadaşlarına’ el uzatıyor. Hayatın ve toplumun Ahmet Telli’deki panoraması, en yeni şiirlerle hem hafızayı hatırlatıyor hem iyileştiriyor.
Kitaba da ismini veren “Arkadaşlık Günleriydi” bölümündeki şiirler arkadaşlık özelinde, hayata, yaşanmışlıklara ya da yarım kalmışlıklara dönüp bakmak gibi… Neydi bu şiirlerin sözü?
Arkadaşlığın yan kavramları vardır; kardeş olmak, dost olmak, yoldaş olmak… Ben arkadaş olmanın hepsini temsil ettiğini düşünüyorum. Kardeş biyolojik ortaklıktır; dost ise ne idüğü çok belirlenmeyen biraz inanç kokan bir kavram. Arkadaşlıktaki o bilinç faktörü bana biraz eksik gibi geliyor. Yoldaşlığı da belirleyen bir ideolojidir. Arkadaşlık bütün bunları kendi kadrajına aldığı hâlde ondan daha geniş bir kadraj oluşturuyor. Ama dışlanamayan ama hepsini kapsayan bir kavram olarak arkadaşlığı önemsedim. Bu ülkede yaşanan hayatların toplamına baktığımızda arkadaşı için ölümü göze alan insanlarda sadece yoldaşlık değil, bir arkadaşlık duygusunun hâkim olduğunu düşünüyorum. Deniz’leri kurtarmak için Mahir’lerin bile bile ölüme gitmeleri Türkiye’de arkadaşlığın sınandığı olgulardır. O günler, o yaşamlar hafıza olarak daima hatırlanmalı ve geleceğe aktarılmalı diye düşünerek “Arkadaşlık Günleriydi” diyorum.
Ve hafızayı besleyen hikâyeler…
Hikâyeleri bile isteye koydum. Hatırlamalarla hikâyeden yaşamaya dönüştürülebilir bir şeyler ancak… Ama bir hikâyenin hikâyesi olduğunu da belirtmemiz gerekir.
Sokağın, siyasetin, aşkın, tarihin ve sanatın şiirinizi besleyen temalar olduğunu düşünüyorum. Hayata dair birçok kavramın neredeyse anlam ve boyut değiştirdiği bir dünyada yaşıyoruz artık. Bu değişim, şiirinizi de dönüştürdü mü? Ya da bu kavramların şiirinizdeki evrilişi ne yönde oldu?
Kuşkusuz… İlk kitabım “Yangın Yılları”nda sadece inancıyla var olan şair öznesi, militan tavrı vardır. Ama bu son kitapta öyle değildir; araya başka kitaplardaki aşklar girmiştir. Biten aşklar, yeni aşklar, yeni dostluklar, hatırlamalar girmiştir. Hatırlamalar daima vardır. Her kitapta hatırlamalar bir biçimde korunmuştur. Burada da hatırlamalar, “Biz böyle yaşamıştık, bu bir hafızadır, bu hafızanın tozlanmasına izin verilmemeli” düşüncesine evrilmiştir.
Kitabınızdaki “Bu” bölümü insanın kendiyle dertleşeceği şiirlerden oluşuyor…
Asıl metaforik derinlik oradadır. “Bu” bölümündeki şiirler kitlesel değildir artık. İlk bölümdeki şiirleri bir meydanda okuyabilirsiniz ama bu bölümdeki şiirleri sanıyorum ki insan yalnız başına, kendisi okumalı. Romanın içine giren bir kahramanı düşünün orada. Nerede ve ne yapıyor şu anda sorusunu düşünün…