Emile Zola “Gerçek yürüyor, onu kimse durduramaz” demiş zamanında, toprağın altına gömmeye kalkışılan gerçeklerin orada büyüyüp daha büyük bir patlama gücüne erişeceğini söylemiş. Biz “Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” diyoruz. Hatta kimileri ‘kötü’ ekliyor ‘huy’un başına. Gerçekle ilişkimiz böyle biraz.
Ama şurası kesin, kullanmayı çok sevdiğimiz bir cümle bu. En son bu hafta “Taş Kâğıt Makas” (Kanal D) dizisinin fragmanında gördüm, haksız yere cinayetle suçlanıp müebbet hapse çarptırılan babasını intikamını almak için okuyup avukat olan Umut (Ekin Koç)’un ağzından: “Gerçeklerin bir huyu vardır ya, meşhur” diyordu… Gerçek hayattaki karşılığından emin olamasam da insana huzur veren bir tarafı yok değil bu iddianın. Ya da belki ‘er ya da geç’ epeyce geç demektir, ömür vefa etmiyordur bazı durumlarda.
Uğraş Güneş’in yazıp Yusuf Pirhasan’ın yönettiği dizide Umut, asıl katil olan oğlunun paçayı kurtarması için emektar bir çalışanını gözünü kırpmadan yakan holding patronu Bünyamin Emirkıran’a (Atsız Karaduman) ve avukatından savcısına ona destek olanlardan oluşan sisteme savaş açmış durumda. Karşısına da sıkça fırsat çıkıyor, çünkü Emirkıran’ların hayatından usulsüz işler, aklanması gereken suçlular eksik olmuyor. Üstelik “Yargı”da da olduğu gibi bazıları gayet aşina olduğumuz, haber olan, ses getiren, tartışılan suç ve suçlular.
Mesela bu haftanın tanıtımından anlaşıldığı kadarıyla şu anda hedefte kısa süre önce hepimizi sarsan, 17 yaşındaki oğlunu Amerika’ya kaçıran Eylem Tok olayına benzer bir dava var. Yine 17 yaşında altına araba çekilmiş bir zengin çocuğu, çarptığı bir kurye ve oğlunu kurtarmak için Bünyamin Emirkıran’dan yardım isteyen annesi. Beklenen yardım kapıda: “Birkaç gün Katar’da kalacaksınız, sonra Amerika’ya uçacaksınız”.
Tahminim o ki bu bir dizi olduğu için o Amerika seyahati gerçekleşemeyecek, adalet bir şekilde yerini bulacak, o çocuk ve ailesi işlediği suçun cezasını bulacak. İyiler kazanacak, özetle. Adalet – hukuk dizilerini bundan seviyoruz herhalde. Bizi gerçeklerin bu ‘huyuna’ inandırdıkları ve karşılığını görmek için bir ömür beklememize gerek kalmadığı için.
Ekin Koç’un zengin dünyası
Ekin Koç ile bu ay Milliyet Sanat’ın ‘Ayın Söyleşisi’ için bir araya geldik. Ona göre bir “başkaldırı hikâyesi”, haksızlığa uğrayan her insanın kurduğu hayallerin ete kemiğe bürünmüş hâliydi, Umut’unki: “Herkes bu dünyaya bakar, bir terslik olduğunu düşünür ve ‘Keşke buna karşı mücadele etmenin bir yolu olsa,’ diye hayıflanır. Bunu gerçekte yapmak zor ama filmlerde, dizilerde yapabiliyoruz,” dedi.
Sadece diziyi değil, biraz tesadüflerle başlayan kariyerinin sağlam adımlarla devam eden 11 yılını, “Okul Tıraşı” (Ferit Karahan) ve “Kurak Günler” (Emin Alper) ile önünde açılan yeni kulvarı, bir bölümlük “Succession” macerasını, yeni projelerini, hayallerini, hobilerini konuştuk. Yazmayı ciddiyetle seven, gitar ve klavye çalan, müziğin teorisiyle haşır neşir olduktan sonra beste yapmaya başlayan, kimse sevsin diye değil kendisi için bir albüm yapmayı düşünen, ayrıca her gün satranç çalışıp turnuvalara katılan bir aktörün zengin dünyası çıktı ortaya.